-
1 yuvarlak şey
n. round -
2 disc
yuvarlak yüzey; yuvarlak sey; disk; plak; disk -
3 topak
1. حلقي [حَلَقِيّ]Anlamı: yuvarlak şey2. دائري [دائِرِيّ]Anlamı: yuvarlak şey3. كروي [كُرَوِيّ]Anlamı: yuvarlak şey4. مبروم [مَبْرُوم]Anlamı: yuvarlak şey5. مدور [مُدَوَّر]Anlamı: yuvarlak şey6. مستدير [مُسْتَدِير]Anlamı: yuvarlak şey -
4 mühre
1. حلقي [حَلَقِيّ]Anlamı: her türlü yuvarlak şey2. دائري [دائِرِيّ]Anlamı: her türlü yuvarlak şey3. مبروم [مَبْرُوم]Anlamı: her türlü yuvarlak şey4. مدور [مُدَوَّر]Anlamı: her türlü yuvarlak şey5. مستدير [مُسْتَدِير]Anlamı: her türlü yuvarlak şey -
5 مستدير
مُسْتَدِير1. topAnlamı: yuvarlak2. mühreAnlamı: her türlü yuvarlak şey3. daireselAnlamı: daire ile ilgili, daire biçiminde4. tortopAnlamı: yuvarlak olan5. tostoparlakAnlamı: bütünüyle yuvarlak6. topakAnlamı: yuvarlak şey7. toparlakAnlamı: yuvarlak8. değirmiAnlamı: yuvarlak biçimde olan -
6 مدور
مُدَوَّر1. mühreAnlamı: her türlü yuvarlak şey2. daireselAnlamı: daire ile ilgili, daire biçiminde3. toparlakAnlamı: yuvarlak4. topakAnlamı: yuvarlak şey5. yuvarlakAnlamı: top veya küre biçiminde olan6. değirmiAnlamı: yuvarlak biçimde olan -
7 حلقي
حَلَقِيّ1. mühreAnlamı: her türlü yuvarlak şey2. halkalıAnlamı: halkası olan3. daireselAnlamı: daire ile ilgili, daire biçiminde4. topakAnlamı: yuvarlak şey5. toparlakAnlamı: yuvarlak6. değirmiAnlamı: yuvarlak biçimde olan -
8 دائري
دائِرِيّ1. mühreAnlamı: her türlü yuvarlak şey2. halkalıAnlamı: halkası olan3. küreselAnlamı: küre ile ilgili4. daireselAnlamı: daire ile ilgili, daire biçiminde5. toparlakAnlamı: yuvarlak6. topakAnlamı: yuvarlak şey7. değirmiAnlamı: yuvarlak biçimde olan -
9 مبروم
مَبْرُوم1. mühreAnlamı: her türlü yuvarlak şey2. bükükAnlamı: bükülmüş olan3. daireselAnlamı: daire ile ilgili, daire biçiminde4. kıvrıkAnlamı: eğrilip bükülmüş5. topakAnlamı: yuvarlak şey6. toparlakAnlamı: yuvarlak7. değirmiAnlamı: yuvarlak biçimde olan -
10 round
adj. yuvarlak, daire şeklinde, küresel, top şeklinde, tam, kesirsiz, bütün, okkalı, açık, kesin, çekinmeden, şiddetli, sert (şarap)————————adv. daire şeklinde, çepeçevre, boyunca, etrafına, öbür tarafa, bu tarafa————————n. daire, halka, çember, tur, yuvarlak şey, dizi, birbiri ardına yapılan şeyler, dilim, yaylım ateşi, tufan, raund, kanon [müz.]————————prep. çevresinde, etrafında, yakında, yakınında, hakkında, konusunda————————v. yuvarlaklaştırmak, etrafını sarmak, etrafında dönmek, etrafını dolaşmak, etrafını dolaşarak geçmek, yuvarlaklaşmak, tamamlanmak, dönmek* * *1. yuvarla (v.) 2. raund (n.) 3. yuvarlaklaş (v.) 4. yuvarlak (adj.)* * *1. adjective1) (shaped like a circle or globe: a round hole; a round stone; This plate isn't quite round.) yuvarlak2) (rather fat; plump: a round face.) şişman, dolgun, topalak2. adverb1) (in the opposite direction: He turned round.) ters yöne, geriye, arkaya2) (in a circle: They all stood round and listened; A wheel goes round; All (the) year round.) dairesel, daire şeklinde3) (from one person to another: They passed the letter round; The news went round.) elden ele4) (from place to place: We drove round for a while.) ötede beride, öteye beriye5) (in circumference: The tree measured two metres round.) çevresinde, çepeçevre6) (to a particular place, usually a person's home: Are you coming round (to our house) tonight?) (birinin) evine3. preposition1) (on all sides of: There was a wall round the garden; He looked round the room.) çevresinde, etrafında2) (passing all sides of (and returning to the starting-place): They ran round the tree.) etrafında, çevresinde3) (changing direction at: He came round the corner.) dönerek4) (in or to all parts of: The news spread all round the town.) her tarafına/yerine4. noun1) (a complete circuit: a round of drinks (= one for everyone present); a round of golf.) tam bir tur2) (a regular journey one takes to do one's work: a postman's round.) dolaşım, uğrama, tur3) (a burst of cheering, shooting etc: They gave him a round of applause; The soldier fired several rounds.) atım, el4) (a single bullet, shell etc: five hundred rounds of ammunition.) mermi, bir atımlık cephane5) (a stage in a competition etc: The winners of the first round will go through to the next.) devre, raunt, set6) (a type of song sung by several singers singing the same tune starting in succession.) kanon5. verb(to go round: The car rounded the corner.) etrafını dolaşmak, dönmek- rounded- roundly
- roundness
- rounds
- all-round
- all-rounder
- roundabout 6. adjective(not direct: a roundabout route.) dolambaçlı, kestirme olmayan- round-shouldered
- round trip
- all round
- round about
- round off
- round on
- round up -
11 كروي
كُرَوِيّ1. yusyuvarlakAnlamı: küre biçiminde olan2. topakAnlamı: yuvarlak şey3. yuvarlakAnlamı: top veya küre biçiminde olan4. küreselAnlamı: küre biçiminde olan5. değirmiAnlamı: yuvarlak biçimde olan -
12 ციკლი
i.devir, devre, yuvarlak şey, daire -
13 بلية
Iبِلْيَة1. zıpzıpAnlamı: çocukların oynadığı, taştan veya camdan küçük yuvarlak bilye2. bilyeAnlamı: küçük yuvarlak, misketIIبَلِيَّة1. badire2. mihnetAnlamı: sıkıntı, üzüntü3. faciaAnlamı: çok üzüntü veren, acıklı olay4. felâketAnlamı: büyük zarar5. kazaAnlamı: zararına sebep olan kötü olay6. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım7. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey8. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durum -
14 Tisch
Tisch <-(e) s, -e> [tıʃ] mmasa; ( Tafel) sofra;den \Tisch decken sofrayı kurmak;am \Tisch sitzen masada [o sofrada] oturmak;am runden \Tisch yuvarlak masada;sich an den gedeckten \Tisch setzen ( fig) hazıra konmak;unter den \Tisch fallen ( fam) dikkate alınmamak;etw unter den \Tisch fallen lassen ( fam) bir şeyi dikkate almamak;jdn unter den \Tisch trinken ( fam) içki içmede birinden baskın çıkmak;etw ist vom \Tisch ( fam) bir şey gündemden kalkmış olmak;reinen \Tisch machen ( fam) hâle yola koymak;etw vom \Tisch wischen ( fam) bir şeye kulak asmamak;zu \Tisch bitten sofraya buyur etmek -
15 طبق
IطَبَّقَuygulamakAnlamı: tetbik etmekIIطَبَق1. karavanaAnlamı: derince metal kap2. tablaAnlamı: satıcı tepsisi3. sini4. sahafAnlamı: derinliği az metal kap5. tabakAnlamı: yemek koymak üçün yayvan kap6. tepsiAnlamı: derinliği olmayan düz kap7. örtüAnlamı: örtmek için kullanılan şeyطِبْق1. bağdaşıkAnlamı: her yeri aynı özelliği gösteren, homojen2. uygunAnlamı: yakışır, yaraşır, elverişli, muvafık -
16 قطرة
قَطْرَة1. katreAnlamı: damla, damlayan şey2. damlaAnlamı: yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı -
17 ملقط
مِلْقَط1. maşa2. toplu iğne3. tutaçAnlamı: laboratuar maşası4. cımbızAnlamı: kıl gibi ince şeyleri tutmak için bir araç, küçük maşa -
18 نقطة
نُقْطَة1. noktaAnlamı: yer2. puanAnlamı: değişken sayı3. noktaAnlamı: çok küçük boyutkarda işaret4. katreAnlamı: damla, damlayan şey5. nokta6. benekAnlamı: herhangi bir şeyin üzerindeki ufak leke, nokta7. damlaAnlamı: yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı -
19 cup
fincan; kupa,(ellerini, vb.) yuvarlak bir sey tutar gibi yapmak -
20 full
dolu; dolu, kalabalik; tam, tamam, tüm; doymus, tok; (giysi) gevsek, bol; en çok, en yüksek, en fazla, maksimum; (of ile) yalnizca -i düsünen, -den baska sey düsünmeyen, -le dopdolu; yuvarlak, toparlak; dopdolu, taskin, coskun,dogruca, dogrudan, direkt ol
См. также в других словарях:
yuvarlak — sf., ğı 1) Top veya küre biçiminde olan, müdevver Yuvarlak bir yüz. Yuvarlak bir masa. 2) is. Top veya küre biçiminde toparlak şey Birleşik Sözler yuvarlak ağızlılar yuvarlak çekirdeksiz yuvarlak hesap yuvarlak masa yuvarlak sayı … Çağatay Osmanlı Sözlük
mühre — is., esk., Far. muhre 1) Her tür yuvarlak şey, küçük top 2) Cam boncuk 3) Kâğıda yumuşaklık, parlaklık ve düzlük vermek için kullanılan camdan araç 4) Deniz böceği kabuğu 5) Demirci çekici 6) Yılanın başında bulunan taca benzer çıkıntı 7) Bazı av … Çağatay Osmanlı Sözlük
kozak — nesaclık, mutlaka yuvarlak şey, kabarcık … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜDEMMEC — Düzgün bir tarzda birbiri içine dürülmüş yuvarlak şey … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FÜRZUM — Yuvarlak ağaçtan yapılıp, üstünde bir şey yontmağa mahsus dülgerler örs … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yumak — 1. i, r, hlk. Yıkamak 2. is., ğı 1) Yuvarlak biçimde sarılmış iplik, yün vb. şey Yün yumağı. 2) sf. Yuvarlak biçimde sarılmış olan Bir yumak yün. Birleşik Sözler yumak yumak kıl yumağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumru — is. 1) Yuvarlak, şişkin şey Alnında bir yumru var. 2) Sap, kök veya dallarda bulunan, yedek besin taşıyan şişkin madde Patates nişastalı bir yumrudur. 3) sf. Şişkin, kabarık, yuvarlak biçimli Yumru yanaklı bir çocuk. 4) sf. Eğri büğrü, çarpık,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumgak — yumak, yuvarlanan ve yuvarlak olan her şey, III, 44 § yumgak tene; yuvarlak tane, ki şniş. III, 44 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
topak — is., ğı 1) Yufka açmak için avuç içinde yuvarlak bir biçim verilen hamur parçası 2) Bu biçim verilmiş şey Daha gün doğmadan anası yayığın ilk tereyağı topağını ona verirdi. Y. Kemal 3) Hayvanlarda, parmakların ardında topuğu andıran çıkıntı 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yufka — is. 1) Oklava ile açılan ince, yuvarlak hamur yaprağı 2) Sacda pişen bir ekmek türü 3) sf., mec. İnce ve çabuk kırılır, dayanıksız Bu kapak pek yufka bir şey. Birleşik Sözler yufka ekmeği yufka kebabı yufka yürekli arkası yufka … Çağatay Osmanlı Sözlük
FELEK — Gök, gök katı, devir. * Tâli , baht. * Büyük ve dâirevi olan şey. * Her gök seyyaresinin gezdiği âlem. * Dünyâ, âlem, * Bir zilli âlet. * Yuvarlak kütük, kızak.(Felek her türlü esbab ı cefasın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bir… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük